Ben Challenger’22 ekibinden Öykü Yağmur Arıcı. Dinlemenin önemini hepimiz biliyoruz. İster iş hayatımızda ister gündelik hayatımızda olsun dinlemenin önemi tahmin ettiğimizden çok daha fazla. Peki daha önce hiç çevrenizdeki insanları nasıl dinlediğinizi düşündünüz veya kendinizi gözlemleme fırsatı bulabildiniz mi?
Her birimizin birer girişimci olması sebebiyle gelecekteki yönetici adaylarından biri olduğumuz aşikâr. Dinleme becerisi özellikle yöneticilerde işlerin yolunda gidebilmesi için oldukça gerekli bir beceri. Önemli koçluk becerilerinden de olan dinleme becerisini gelin daha yakından inceleyelim
Üç adet dinleme seviyesinden bahsedebiliriz. Birinci seviye dinleme, ikinci seviye dinleme ve üçüncü seviye dinleme olarak basit üç başlıkta ayırıyoruz. Sınıflandırmamız her ne kadar basit gözükse de aslında bazı seviyeleri hayatımıza uygulaması oldukça zor diyebilirim.
Birinci seviye dinleme ile başlayalım. Aslında bize hiç de uzak bir seviye değil. Çünkü çoğu zaman yaşamın yorucu ve yoğun olması sebebiyle, arkadaşlarımızı, ailemizi veya ekipte çalıştığımız insanları dinlerken birinci seviye bir dinleyici gibi davranıyoruz. Karşımızdaki kişi bize bir şeyler anlatırken göndermek zorunda olduğumuz maillerle uğraşıyoruzdur ve bu maillerle uğraşırken ‘tamam anlat benim kulağım sende’ dediğimiz dinleme tam da buna giriyor. Göz teması kurmadığımız ve karşımızdakinin anlattığı çoğu detayı kaçırdığımız bu dinleme seviyesinde etkili bir iletişim kurmadığımız tahmin edilmesi zor olan bir durum değil.
İkinci seviye dinlemeye gelirsek bu sefer karşımızdaki kişiyle göz teması kurduğumuz, yani kulağımızın ve gözümüzün onda olduğunu hissettiren bir dinleme şeklidir. Gerekli yerlerde jest ve mimikler kullanıp onu anladığımızı ve dinlediğimizi hissettirebildiğimiz ve aslında oldukça ideal bir dinleme olduğunu söyleyebiliriz. İkinci seviye bir dinleyici olduğumuz bir iletişimin ardından muhtemelen karşımızdaki kişi önemsendiğini anlayacak ve sağlıklı bir iletişim kurulmuş olacaktır.
İkinci seviye dinlemeden sonra gördüğünüz gibi sonuçlar gayet güzel ve iki taraf da durumdan memnun. Peki dahası ne olabilir, dediğinizi duyar gibiyim. Üçüncü seviye dinlemede de göz, kulak, jest ve mimikler elbet var. Fakat bunlara ek olarak çok önemli bir unsur daha bu dinlemeye ekleniyor. Kalbimiz. Kulağınla, gözünle ve kalbinle dinlemek demek karşındaki kişiyi dinlerken hangi kelimelere vurgu yaptığını, hangi zaman gözünün içinin parladığını hissederek dinlemektir. Tıpkı aşağıdaki fotoğrafta Atatürk’ün karşısındaki vatandaşı dinlediği gibi bir odaktan bahsediyorum. Voltaire; ‘Kulak, yüreğe giden bir caddedir.’ derken belki de tam olarak bu seviye bir dinlemeden bahsediyordu, ne dersiniz?
Umarım siz de kendi yaşamınızda tüm bu bilgilerden sonra en az ikinci seviye, mümkün olduğu kadar üçüncü seviye bir dinleyici olabilirsiniz. Mevlana’nın da dediği gibi ‘İnsanı ilgi ile dinlemek, insana en büyük ikramdır.
Öykü Yağmur Arıcı