Mesleğinin İtibarını Savunamayan/Sorunlara Kayıtsız Kalan Biri Eğitimci Olamaz
Eğitim camiasında tanınan/bilinen bazı popüler eğitimciler, akademisyenler, öğretmenler var.
Sayfalarına bakıldığında; mesleklerinin onuru/itibarı/özlük hakları ya da mağduriyetlerle ilgili tek bir cümle bile ifade etmedikleri görülüyor.
Öğretmenlik Meslek Kanunu hazırlanırken çıt ses çıkarmadılar.
Eğitimciler ülkenin en az maaşlı çalışanı haline getirildi, başlarını kuma gömdüler.
Eğitimcileri yoksulluğa mahkum eden toplu sözleşmelerde oralı bile olmadılar.
Mülakat mağdurlarını görmezden geldiler.
Eğitim/öğretimle heba olmuş yıllar yok sayıldı, görmezden geldiler.
Çalıştıkları kurumlarda yapılan haksızlıklara ses çıkarmadılar.
Mesleki itibarı/onuru zedeleyen bütün kararları, adımları ürpertici bir sessizlik ile izliyorlar.
Kuytu kuşelerde söylemeyip söyleniyorlar.
Suya sabuna dokunmayan konularda ise konfor alanları/çıkarları riske girmeyeceği için anında görüş beyan ediyorlar.
Kendi mesleğinin bile hakkını/hukukunu savunamayacak, itibarı için bir çift söz edemeyecek biri asla “eğitimci” olamaz.
Eğitimcilerin; Eğitim/öğretim sürecinin dışında bir de sessiz kalamayacakları ahlaki/vicdanı/insani ilkeleri ve sorumlulukları olmalı.
Küçük pragmatist çıkarlarla ortayolculuk yapıp susan biri eğitimci değil, maaşlı çalışan olur.
Hayatta paradan, çıkardan, küçük hesaplardan daha önemli şeyler olmalı.
Öğretmenlik; sadece sınıfta ders anlatmak, kitap satmak, suya sabuna dokunmayan konularda görüş beyan edip popülerliğe oynamak değildir.
İnsan sustuklarından da sorumludur.
Bilmemek cahillik, bilip de susmak şahsiyetsizliktir.
Taraf olunmasa da dürüst olunmalıdır.
Eğitimci de yanlış gördüğü hususları ifade etmeyecek, haksızlıklar/yanlışlıklar karşısında susacaksa toplum ne yapsın?